Pages

29 Nisan 2013 Pazartesi

Cam Kırıkları

Parkin en kosesinde oturmus onu bekliyordum. Hicbir zaman bekletmezdi, bu sefer bekliyordum. Aklimdan binbir turlu dusunce, akip gidiyordu adeta. Hayir, hayir basina birsey gelmis olamazdi. Cunku o, bu tarz olaylarda "basina kotu bir sey gelen" degil; "birinin basina gelmis olan kotu sey" olurdu hep. Benimkiler daha farkliydi. Sanirim artik beni bekletebilecegi insanlar kategorisine almisti. Bu , benim icin binlerce problemin baslangici demekti. Soguk sodamdan bir yudum alip devam ettim. Sodadan olsa gerek, bir anda iyimser oldum sonra. Ve iyi seyler dusunmeye basladim. Geriye donup gecen iki aya baktim. Galiba gercekten mutluydum uzun bir aradan sonra. Mutlu olmaya muhtac degildim baslarda, ama sonra ona muhtac oldugumu farkettim bir sureligine de olsa. Mutlu olmak mi daha onemli, onunla olmak mi bilemiyordum; hala bilemiyorum aslinda ama memnundum. Ileriye bakabiliyordum, ona guveniyordum. Ne olursa olsun yanimdaydi, desteklerdi beni. Bolca simarirdi beni guldurebilmek icin. 20 yil sonrasini hayal edip yanima onu koyunca siritmiyordu. Benim o diyordum kendi kendime, bundan rahatsiz olmasina ragmen. Daha dogrusu 'sahiplik' olgusuna. Sonunda geldi. Kalkmadim, karsima oturdu. Neden ya da ne olmustu bilmiyorum. Sevmiyorum aslinda bu ozelligimi ama kotu birsey olmak uzereyken hissedebiliyorum. Tam bunu dusunurken, 15-20 saniye sonra agzini acti ve sadece "Git. Birdaha sakin gelme, seni artik gormek istemiyorum." dedi. Sigaramdan bir iki nefes alip yere attim ve uzerine ayagimi koyarak sertce ezdim. Kalktim, ellerimi cebime attim ve yurumeye devam ettim. Neden bilmiyorum ama, gitmek benim icin hayvani bir refleks, meleke gibi birsey sanirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder